Belli bir ton yeşil'i arıyor gibi hissediyorum son zamanlarda. Hani bir gömleği beğenirsin, hatta bayılırsın ama rengi içine sinmez, sen de vazgeçersin. Sonradan da almadığına pişman olursun, belki zamanla rengine alışacaktın, ah işte mahvettin bu şansı da. Bir zamanlar dünyanın en güzel yeşiline sahiptim. Çim, yaprak yeşili değil de deniz yeşili gibi. Ama tam öyle de değil. Doğrusu, tarif edemem size. Çünkü bir tek benim gözlerim görebilirdi bu tonu. O yüzden de bu kadar özel ve elde edilemez güzellikte ya. Kaybedince nasıl üzüldüğümü tahmin edebilirsiniz. Çünkü biliyorum hepiniz hayatınızın bir döneminde sadece size özel bir renge sahiptiniz. Şimdi de hayatımı, o yeşili azıcık da olsa andıran renkler peşinde koşmakla geçiriyorum. Biliyorum acınası bir durum belki de. Ama engel olamıyorum. Usanmadan aynı yeşili arıyorum. Bazen ton tutuyor da yeşilin kendine has ciddiyeti tutmuyor, bazen aynı parlaklıkta olmuyor, bazen de sebepsizce o yeşil benim aradığım yeşil olamıyor.
Hayatımın yeşilini kaybettiğim için beni suçlamayın nolursunuz. Elimde değildi. İstemeden oldu, eminim o da istemedi gitmeyi. Ve sizler, hayatın kal deyince kalınacak kadar basit olmadığını şu ana kadar çoktan fark etmiş olmalısınız. Kalması için diğer her renkten vazgeçmeye ikna edebilirdim gözlerimi, yine de bir şeyleri değiştireceğinden şüpheliyim.
O gittiğinden beri, yeşil ciddiyetli adamlar aradı gözlerim hep. Bulamadım, bulacağıma dair de ümidim yok denilecek kadar az. Yine de galiba hiç vazgeçmeyeceğim denemekten. En sevilen renkten nefret etmenin dayanılmaz acısı.. Her terk eden gibi galiba bu yeşilin de kaderi bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder